5 Aralık 2014 Cuma

5 Aralık 1934 Türk Kadınına Seçme Seçilme Hakkı Verildi


Kadın özgürleşirse dünya özgürleşir.







  Medeni Kanunun 1926 yılında kabulü ile aile hayatına yenilikler getirmiş ve kadına erkekle eşit haklar tanımıştır. ATATÜRK, kızların hemen hemen her meslekte yetişmeleri, tahsil sahibi olabilmeleri ile iş ve düşünce hayatına büyük bir ölçüde katılımından yana olduğunu belirtmiştir. 

 3 Nisan 1930’da da Mecliste müzakeresi bir yılda tamamlanan yeni Belediye Kanunu kabul edildi. Böylece kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış oldu.

  Bu gelişmelerin ardından 26 Ekim 1933’te, kadınlara Köy İhtiyar Heyetleri için yapılan seçimlerde seçme ve seçilme hakkı vermek amacıyla, Köy Kanununda değişiklik yapıldı.

 3 Aralık 1934’te Anayasanın 10. ve 11. maddelerindeki “her erkek Türk” ifadesi “kadın, erkek her Türk” şeklinde değiştirilmiş ve meclise kanun teklifi yapılmıştır.

 5 Aralık 1934’te de Türkiye Büyük Millet Meclisi kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasayı kabul ederek, Türk kadınına yasalar önünde erkeklerle eşit haklar verilmiştir.

Böylece Türk kadını ATATÜRK’ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimle pek çok Avrupa ülkesinden önce seçme ve seçilme hakkını kazanmıştır.





Yazı ve resimler TSK' nın sitesine aittir.



http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_4_turk_tarihinde_onemli_gunler/yeni_belediye_kanunu/belediye_kanunu.htm

27 Mart 2014 Perşembe

Dünya Tiyatro Günü

"Dünya Tiyatro Günü"nde tiyatro'nun Türkiye'de artık tek bir yüzü var. Biz diğerini de görmek istiyoruz.






Sanat örgütlerinin ortak kararı ile bu yıl dünya tiyatrolar günü alternatif bildirisi Yücel Erten tarafından yazılmıştır.
27 MART 2014 DÜNYA TİYATRO GÜNÜ
ALTERNATİF BİLDİRİSİ
Bugün “Dünya Tiyatro Günü”. Yeryüzünün dört bir bucağında şenliklerle kutlanıyor. Bu yurdun sanatçıları olan bizler ise, şenlik düzenlemek bir yana, kaygı ve isyan duygusu içindeyiz.
İktidara hakim zihniyet, ülkemizde sanata topyekûn savaş açmış görünüyor. Gün geçmiyor ki sanat alanlarımız, gerici bir zihniyetin alelacele çırpıştırdığı yıkımcı buyruklarla karşılaşmasın.
Gözdağı, baskı, tehdit, sansür, rant ve yıkım, sanat alanlarımızın ve kurumlarımızın Alikıranbaşkeseni oldu.
Dans beldenaşağı, heykel ucube, resim müstehcen, edebiyat sakıncalı, opera lüks, orkestra zulüm, sinema ayıp, tiyatro tehlikeli, kitaplar bomba sayılıyor.
İnsanlığın ortak mirası olan kültürel ve tarihi dokular,saygısız bir talan furyası ile karşı karşıya.
Sanat eğitimi gecekonduya sıkıştırıldı.
Sanat üretilen ve sunulan yapılar ya alışveriş merkezine ya da karakola dönüştürüldü.
Sansür gündelik olay halini aldı.
Sokak sanatçılarına karşı baskı ve taciz, aldı başını yürüdü.
Özel tiyatrolar, koşullu sadakaya bağlandı. Destek fonuna kabul edilemez,çağgerisi bir‘ahlaki ve milli değerler’ kapanı kuruldu.
Yerel yönetim tiyatroları belediye memurlarının meşrebine mahkûm edildi.
Adına TÜSAK denilen bir fetva ile cumhuriyetin gözbebeği sanat kurumları için idam fermanı düzenlendi.
Dozerler, TOMAlar, gaz fişekleri, akrepler ve çıyanlar, özgür düşüncenin, bilimin ve sanatın kapısında nümayiş halinde…
Bütün bunlar karşısında,yandaş medya kör ve sağır. Üniversitelerin tiyatro bölümleri kıpırtısız. Kültür Bakanlığı uzman, memur ve danışmanları önünü ilikliyor. Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün Türkiye Milli Merkezi de tabuttaymışçasına suskun…
Sanat kurumlarımız zaman içinde aşınmış ve yıpranmış olabilir.
Buna yol açan, çağın isterlerine yanıt veremeyen eskimiş yasalar, siyasilerin ve yöneticilerin ihmalleri, orantısız derecede düşük bütçe ve yatırımlar, moral bozucu çifte standard uygulamaları ile asılsız ve orantısız suçlamalardır.
Çok iyi biliyoruz ki, mevcut durumdan sanatçılar da hoşnut değildir. Ve çözüm üretmek için çalışmaktan geri durmamış, emek vermiş, öneriler ortaya koymuşlardır.
Ne var ki iktidardaki zihniyet, bu birikime kulaklarını tıkamıştır. Kurumları onaracak, iyileştirip geliştirecek rasyonel tedbirleri almak yerine, yıkımcılık yolunu; halkın sanat ihtiyacını uygun şekilde karşılamak yerine de, kâr ve rant yolunu seçmiştir.
Biz sanatçılar, ustalarımızdan el aldık.Sanatımızı öğrenirken, insanı görmeyi, insanı sevmeyi öğrendik.
Siyasal rant oyunlarını değil, oyun sevinciyle gönülleri fethetmeyi öğrendik.
Dansederken;yerçekimine meydan okumayı, insanların bedenine ve ruhuna kanat takmayı öğrendik.Biz bedenimize çelik bir disiplin kazandırmak için parmakucuna çıkarken, sıçrarken; toplumu yüceltmenin, sıçratmanın düşünü paylaştık.
Çoksesli şarkılarımızı söylerken;kulaklardaki ve zihinlerdeki duvarları yıkmayı öğrendik.Arşe çekmeyi, üflemeyiöğrenirken;insanların yüreğine su serpmeyi, zihnine ışık tutmayıöğrendik.
Biz fırçamızla renkleri türküye ve halaya dönüştürmeyi; ağaç, toprak, taş ve tunca Kybele anamızla Nasreddin babamızıkoymayı öğrendik.
Sesimizi, diaframımızı, kulağımızı, ellerimizi, bedenimizi eğitirken;insanlığın doğrularını savunmak için sesimizi gürleştirmeyi de öğrendik.
Sadece ezber yapmayı öğrenmedik; darkafalı siyasetçilerin, sömürgenlerin, aymazların ve çıkarcıların ezberini bozmayı da öğrendik.
Orkestralarımız uyum içindeki çoksesliliğin simgesidir.
Sahnelerimiz insanlığın kendisiyle yüzleştiği, tarihiyle ve geleceği ile hesaplaştığı, iyi ile kötüyü ayırdettiği, önyargılarla savaştığı, aydınlığa ulaşmaya çalıştığı şenlik alanlarıdır.
Sessizliğin içindeki çığlığı, heyecanın barındırdığı dönüşümü, gözyaşının arındırıcı hızını, kahkahanın devrimci gücünü; avuçlarımızda su taşırcasına seyircimizle paylaşırız.
Ama biz sanatçılar yalnızca duygular dünyasının ve ilhamın değil; aynı zamanda aklın, bilginin, bilincin, vicdanın ve emeğin kuracağı, yeni ve güzel bir dünyanın neferleriyiz. Daha uygar bir dünya, kardeşçe ve daha iyi bir yaşam ve daha duyarlı, daha birikimli bir toplum; biz sanatçıların vazgeçilmez düşüdür. Bu yüzden sonunda, divan kurup yasa yapmayı da öğrendik.
Bu bağlamda: Sanat kurumlarımızın yokedilmesi girişimine sonuna kadar karşı çıkacağız! Susmayacağız, çünkü sanatçı son sözü karanlığa bırakmaz!
Şunu söylemek ve savunmak, büyük savaşçı ve büyük sanatkâr Mustafa Kemal’e, cumhuriyetin kurucularına, yurdumuzun sanat öncülerine, bizleri yetiştiren aziz öğretmenlerimize, halkımıza ve tarihe karşı borcumuzdur:

Er ya da geç, yurdumuzda bilim ve sanat özgür, kurumları özerk olacaktır!…



NOT: Bu yazı aşağıdaki siteden aynen alınmıştır.

http://www.oyuncularsendikasi.org/ana-haber/dunya-tiyatrolar-gunu-alternatif-bildirisi/

11 Mart 2014 Salı

Berkin Güle Güle Çocuğum





Işıklar içinde yat! 

Biliyorum çocuklar karanlıktan korkar, ama sen korkma!

Türkiye'de vicdanı olan herkes senin için ışığı hep açık tutacak. 

Tüm Türkiye aydınlanacak...









Not: Resimler internetteki paylaşımlardan alınmıştır.

























Levrek Soslu Makarna

Nerden çıktı levrek soslu makarna? 
Ah! bu çocuklara yemek yedirmek için balığı, makarnaya,
makarnayı başemal sosa,
pırasayı köfteye,...
Eeee fena mı? 
Harika tatlar yaratıp paylaşan herkese selam olsun!


Malzemeler

1. 1 paket makarna
2. Levrek fileto 3-4 parça
3. Sarı-kırmızı californiya biber
4. 1 adet soğan
5. 1-2 diş sarımsak
6. 3-4 tane mantar
7. Zeytinyağ, tuz, karabiber (isteğe bağlı)



Sebzeleri ve balığı (dilediğimiz şekilde) doğrayalım


Sırayla soğan, sonra biberler ve mantarı ekleyip kavurun

En son levrekleri ekleyip (4-5 dak) daha kavurun
tuz-karabiber eklemeyi unutma!

Sosu, haşladığınız makarnaya ekleyip karıştırın
 Sonuç; Çocuklar bayıldı :) 


Not: Kolay ve çok besleyici yemek.

10 Mart 2014 Pazartesi

Coleslaw - Lahana Salatası

Salata sevenlere harika bir seçenek,
Çok seveceksiniz...

Malzemeler

1. 0,5kg Beyaz lahana (orta boy lahananın 1/4)
2. 1 Havuç
3. 1 orta boy beyaz soğan ya da 3-5 taze yeşil soğan
4. 5-6 tane kornişon turşu( tercihim alman tipi tatlı turşu)
5. 1 çay kaşığı tuz
6. 5-6 çorba kaşığı şeker( şeker miktarı azaltılabilir)
7. 5-6 çorba kaşığı yoğurt
8. 4-5 çorba kaşığı süt
9. 1 tatlı kaşığı hardal

Hazırlanışı



lahanaları ince ince doğrayalım

soğanı ve turşuyu ince ince doğrayıp,havucu rendenin küçük tarafında rendeleyelim

soğanı biraz tuzla ovalım

lahanaların üzerine şekerin bir kısmını ve sütü ekleyip karıştıralım,

bir kapta yoğurt, mayonez, hardal ve şekeri karıştıralım 

sonra yoğurtlu karışımı hazırladığımız salataya ekleyelim

Beklemenize gerek yok 1 saat sonra tüketebilirsiniz:)


Not: Bir kaç saat buzdolabında bekleyince harika oluyor. Kalırsa, ertesi gün daha da güzel...


3 Mart 2014 Pazartesi

Ev Yapımı Patatesli Ekmek


Ev Yapımı Patatesli  Ekmek
Bayılacaksınız!

Malzemeler:

1- 1kg tam buğday unu (isteyen beyaz  unda kullanabilir ya da yarı-yarıya karıştırabilir)
2- 0,5kg patates (3 orta boy patates)
3- 500- 600 ml su (patatesleri kaynattığınız)
4- Bir paket maya
5- 1tatlı kaşığı tuz
6- 1 tatlı kaşığı şeker

Hazırlık:

Patateslerin kabuklarını soy, kutu kutu kes üzerine 1 lt su ekleyip kaynat.
Patatesler pişince suyunun bir kısmını su bardağına al (içinde mayayı kabartacağız).
Suyun geri kalanını başka bir kaba aktar. Patateslerin suyunu iyice süz. Su kalmasın.
Patatesleri sıcakken ez.Soğumaya bırak.
Ayırdığın  bir bardak patates suyu ılındığı zaman içine şeker ve mayayı ekle.Karıştır.
Köpürmesini bekle (3-5dak.gibi)

Yapılışı:

Ekmeği yapmayı planladığınız kaba 1kg unu dök, tuz ekle, karıştır. Ortasında bir çukur aç.
Köpüren mayayı buraya dök. Yavaş yavaş parmaklarını döndüre döndüre suyu unla buluştur.
Kalan suyu, yavaş yavaş una ekleyerek  yoğur. Hamur bir bütün olsun.
Suya dikkat! Çok dökerseniz ekmeğinizin içi hamur kalabilir.
En son hamuruna ezilmiş ve soğumuş patatesleri ekle, hamur homojen bir karışım oluncaya
kadar yoğur. Hamur elinize yapıştıkça un serpe serpe yoğurabilirsiniz.  
Kaptan çıkarıp, masanızın üzerinde biraz daha yoğurun. (10-15 dak) 
Kabı yağlayıp hamuru tekrar kaba koyun. 

Üzeri kapak ya da streç filmle kapatarak yaklaşık 2 saat bekletin. Hamur iki katına çıkacak.
Sonra onu alıp ister şekil vererek tepsiye koyun, ister yayarak koyun. Fırına atmadan hamurun 
kabarması için tekrar bir süre verin. (30dak-1 saat arası) Üzerine biraz su, un ve haşhaş serpin.
Un kabarırken üzerine örttüğününüz kağıt ya da beze yapışmamasını, su pişerken kızarmasını,
haşhaşta yerken güzel bir aroma vermesi için kullanılmıştır. İsteğe bağlı.

Dikkat: Mayalama suyunun sıcaklığı oda sıcaklığında ya da daha soğuk olmalı yoksa,
çamur gibi hamur ve taş gibi bir ekmek elde edersiniz:))


Hamuru önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında yaklaşık 1 saat pişirin.

Afiyet olsun.

Aşağıda bir kaç şekilde yapılmış resimleri var.


                                               

önce unu maya ile karıştır...


sonra bu hamura soğumuş patatesleri ekle...


parçalanan bir hamur oluyor, su ekleme...


masanın üzerinde yoğurmaya devam...


Ve ...10 dak yoğurduktan sonra...


mayalanmadan önce...


2 saat sonra hamur iki katına çıktığında...


fırına girmeden önce, 
yarım saat dinlendikten sonra...


fırına girmeden önce, 
yarım saat dinlendikten sonra...



Yaklaşık bir saat fırında piştikten sonra...








Birkaç saat dinlenip soğuduktan sonra...






Not: Organik pazardan aldığım patatesli Bolu ekmeğine çok benziyor. Tarifi BBC TV' de Sakallı Motorculardan esinlenerek hazırladım. Bu tarifin çoğu onlara ait. İnternette çok aramıştım ama tam istediğim tarifi bulamamıştım.

Yukarıdaki tarifi Ocak ayından beri haftada 1 ya da 2 kere yapıyorum.

Kilo almak istemeyenler dikkat bağımlılık yapabilir.

Ekmeğin ağırlığı yaklaşık 1800gr geliyor. Koyduğunuz malzeme miktarını pişmiş olarak alıyorsunuz:)


Afiyet olsun...